Tiyatro ilk kez IO 6. yüzyılda Yunan toplumunda dinsel törenden özerkleşerek bir sanat türü haline geldi; dinsel ya da pratik ölçütlerle değil, estetik ölçütlerle değerlendirilen bir "oyun" a dönüştü. Yunan toplumunda tiyatronun öncülü, şarap, bereket ve bitkiler tanrısı Dionysos'u kutsamak için yapılan Bacchanolia şenliklerinde bir koronun söylediği dithyramboy şarkılarıydı. Koro, bu şarkılarda, farkı kişilerin konuşmasını canlandırmak için söz ve tavır değişikliğinden yararlanıyordu. Daha sonra,
oyuncu ve oyun yazarı Thespis, koronun karşısına, farklı
kişilikleri farklı maskelerle temsil eden bir oyuncu
koydu. Böylece daha karmaşık konular ele alınabiliyor,
farklı anlatım biçimleri denenebiliyordu. İÖ 534'te
Atina'daki ilk tiyatro şenliğinde, Thespis'in bir
tragedyası ödül kazandı. Bu tarihten sonrada tragedyalar
Dionysos şenliklerinin bir parçası olarak gelenekselleşti.
İÖ 5 . yüzyılın ilk yarısında, Aiskhylos, koroyu 50
kişiden 12 kişiye indirerek ve ikinci bir oyuncu ekleyerek
bugünkü Batı tiyatrosunun da temelini attı. Artık birden
fazla kişi arasında yaşanan bir olayın, bir ilişkinin,
sahnede canlandırılması olanağı doğmuştu. Aiskhylos,
tragedyayı Dionysos cümbüşündeki azgın ve utançsız
kökeninden de kopardı. Tiyatro önemli kişilerin başından
geçen önemli olayları yüceltmiş bir üslupya temsil etme
sanatı haline geldi. Efsaneleri, mitleri ve efsaneleşecek
kadar eski olayları işleyen tragedyanın dinsel, ahlaki ya
da siyasi bir mesaj vermesi, toplumu ve evreni bir bütün
olarak temsil etmesi bekleniyordu. Hiyerarşik bir evrendi
bu: En üstte tanrılar katı yer alıyor, altta ölümün,
sürgünün ve cezanın yurdu bulunuyor, bu ikisinin ortasında
da oyunun, dramatik eylemin gerçekleştiği yuvarlık
sahneyle temsil edilen insanların dünyası duruyordu.
Tragedya, daha sonra Sophokles ve Euripides tarafından
daha da geliştirildi, gerçekçi gözlem öğeleri katılarak
Aiskhylos'taki soyutluğundan bir ölçüde uzaklaştırıldı.
Komedya ise İÖ 486'dan başlayarak Atina'da Lenia kış
şenliğinde yapılan yarışmalarla yaygınlık kazandı. Yunanca
Komos sözcüğünden türeyen komedya, Dionysosçu kökenlerine
tragedyadan çok daha bağlı kaldı. İÖ 6. yüzyıldan sonra
Yunan egemen sınıfları arasında gözden düştüğü halde
köylülerin ve yoksul halkın yaşamında önemini koruyan
soytarılık, hokkabazlık, herkesin birbiriyle utançsızca
çiftleştiği bahar ayinleri gibi avam öğeler, komedyada
önemli yer tutuyordu. Dili de konuşma diline yakındı. Eski
Komedya'nın en büyük temsilcisi Aristophanes'in oyunları,
siyasal ve toplumsal yergicilikleriyle ahlaki bir görev de
üstlenmişlerdir. Euripides'in İÖ 406'da ölümünden ve
Atina'nın İÖ 404'te yenilgisinden sonra tragedya iyice
geriledi ve komedya en popüler tür haline geldi. İÖ
320'den sonra, Büyük İskender döneminde ortaya çıkan Yeni
Komedya eskisinden oldukça farklıydı. Mitolojik öğelerin
yerini genç Atinalıların erotik serüvenleri ve aile
yaşamları almış, eski şen, cümbüşlü ve grotesk üslup da
daha gerçekçi ve yumuşak bir anlatıma dönüşmüştür. Bu
dönemden günümüze yalnızca Menandros'tan bazı parçalar
kalmıştır.
Eski Yunan tiyatrosunun önemli bir özelliği
kamusallığıdır. Oyunları ortalama 10 bin ile 20 bin
seyirci aynı anda izleyebiliyordu. Eski Yunan oyunları,
Sofokles'in trajedileriyle teknik yetkinliğe ulaşmıştır.
Sofokles oyunlarında dekor kullanan ilk tiyatro yazarıdır.
Aiskhylos, Sofokles ve Euripides konularını mitolojisinden
alan oyunlar yazmıştır. Bu üç yazar, sonradan Aristo'nun
Poetika adlı yapıtında belirlediği kurallara uygun oyunlar
yazmışlardır. Bu kurallardan biri zaman, yer ve eylemde
birliktir. Eski Yunan komedisinin tanınmış yazarlarından
Aristofanes, oyunlarında dönemin siyaset adamlarının ve
düşünürlerinin yanlış tutumlarını alaya almıştır.