1839-1923 Dönemi TÜRK TİYATROSU
Çağdaş Türk tiyatrosuna ilk öneli adım 1860'ta yapılan
Gedikpaşa Tiyatrosu'yla atılmıştır. 1861'de bu tiyatroyu
kiralayan Güllü Agop, 1868'de Osmanlı Tiyatrosu adlı bir
topluluk kurarak Türk yazarlarına ve Türkçe oyunlara
yöneldi. 1870'te Sadrazam Ali Paşa'nın İstanbul'un çeşitli
bölgelerinde Türkçe oyunlar sergileyen tiyatrolar kurması
koşuluyla kendisine sağladığı destekle, Türkçe oyunlar
oynama imtiyazını 10 yıl elinde tutan Güllü Agop'un
topluluğunda Ermeni oyuncular yanında Müslüman Türk
oyuncularda yetişti. Bu oyuncular içinde en ünlüsü Ahmed
Fehim'dir. Osmanlı Tiyatrosu'nda Namık Kemal, Ahmed Mithat
Efendi, Abdülhak Hamid, Recaizade Mahmut Ekrem gibi ünlü
şair ve yazarların yapıtları, Ahmed Vefik Paşa'nın usta
işi Moliere uyarlamaları, özellikle ünlü Fransız melodram,
güldürü ve vodvillerinin çevirileri, kantolar, müzikli
oyunlar ve operetler sahnelendi. Güllü Agop'un Osmanlı
Tiyatrosuna yön verdiği 15 yılın en önemli sonuçlarından
biri de izleyicinin tiyatroya alışması oldu. Bu arada
padişahlarda tiyatroya büyük ilgi gösteriyordu. Abdülmecid
1858'de Dolmabahçe sarayının yakınında bir saray
tiyatrosu, tiyatroya baskı ve sansür koymasıyla ünlü
Abdülhamid de 1889'da Yıldız Sarayı'nın bahçesinde yabancı
tiyatro ve opera oyunlarının sahnelendiği bir tiyatro
salonu yaptırdı.
Türkiye'de Batılı anlamda tiyatronun kuramsallaşması ve
Türkçe oyun sergilenmesi yolunda Ermeni sanatçıların
katkısı, melodrama ağırlık veren Mardiros Mınakyan ve
Ahmed Vefik Paşa'nın Moliere uyarlamalarına ağırlık veren
Tomas Fasulyeciyan'ın katkılarıyla sürdü. Bu dönemde halk
tiyatrosu sanatçılarının tuluat adı verilen yeni tür bir
tiyatro geliştirdiği görüldü. Batı tiyatrosunun konukları
ve tipleriyle geleneksel tiyatronun tiplerini ve oyunculuk
biçimini birleştiren ve doğaçlamaya dayanan tuluat, bir
anlamda ortaoyunun sahne üstüne çıkarılmış biçimiydi.
Ortaoyunu ustalarından Kavuklu Hamdi'nin önderliğinde
1875'te ortaya çıkan bu tür, Cumhuriyet'in ilk yıllarına
değin yaygın bir biçimde yaşadı. Ayrılmaz öğesi olan
kantoyla birlikte İstanbul'un Şehzadebaşı semtinde ramazan
ayında şenlenen Direklerarası'nın başlıca gösterilerinden
biri olmayı sürdürdü. Türk oyuncuların eğitimi için bir
konservatuvar ve yerel yönetimce parasal açıdan
desteklenen bir uygulama sahnesi oluşturulması yolunda ilk
adım ise 1914'te Darülbedayi'nin kurulmasıyla atıldı; ilk
Türk-Müslüman kadın sanatçı olan Afife Jale'de sahneye ilk
kez 1920'de Darülbedayi'de çıktı. Tiyatroda Batı modelinin
benimsendiği hazırlık aşaması döneminde oyun yazarlığında
patlak bir atılım görülmedi. Yazarlar, daha önce hiç
denemedikleri bir türde kalem oynatırken ister istemez
Batılı ustalara öykündüler. Türk yazarları en çok
etkileyen yabancı kaynaklar Victor Hugo'nun
,Shakespeare'nin, Moliere'nin oyunlarıyla yabancı
melodramlar oldu. Bu bakımdan Türk dram sanatının İbrahim
Şinasi'nin yazdığı ve ilk özgün Türk oyunu olan Şair
Evlenmesi'yle (1860) başladığı kabul edilir. Bu oyunu,
özellikle romantik yurtsever duygularıyla yüklü oyunlar
izledi. Bu yapıtlar içinde en ünlüsü Namık Kemal'in Vatan
Yahut Silistresi'ydi (1873). Meşrutiyet'ten sonra da
özgürlük konusunu işleyen romantik tarihsel oyunlar
ağırlık kazandı. 1839- 1923 dönemi içinde yazılan oyunlar
genel olarak komediler, tarihsel dramlar, romantik
dramlar, orta sınıf trajedileri ve melodramlardı. Bu
dönemde yazılmış yüzlerce oyundan günümüzde de oynanabilir
olanların sayısı çok azdır. Bu tür oyunların başında Ahmed
Vefik Paşa'nın Moliere'den yaptığı uyarlamalarla oyun
yazarlığını Cumhuriyet döneminde de sürdüren Musaphizade
Celal'in Batı'nın töre komedisi geleniği içinde Osmanlı
toplumunu eleştirdiği oyunlar gelir.